Yelkenli bir teknede, tercihen tek başınıza seyir halinde olduğunuzu düşünün. Biraz bulutlu bir hava, Ege Denizi’nin doyumsuz kıyılarına yakın seyrediyorsunuz, hafif ama yeterli bir rüzgar teknenizi hafifçe yatırıyor ve kırılan suların sesini duyup, köpüklerini görebilecek bir süratte yol yapıyorsunuz. Teknenin yekesi (dümeni) elinizde, kıyı kerteriziniz (hedefiniz – rotanız) bir “burun”, yani kıyının denize doğru çıkıntı yapan ucu, karanın bitip denizin başladığı sınır. Kıyının ve bulutların sudaki yansımalarını görüyor, hem açık denizin lacivertini, hem de görüş mesafesindeki kıyının güvenini yaşıyorsunuz, pupanız (teknenin kıçı) açık deniz...
Yelken seyrinin çok öğretici bir yanı uzaklıkların ve hedefe varmak için geçecek zamanın göreceliliğidir. Karada örneğin arabayla yol alırken, yaptığınız hız ve gidilecek kilometreye göre varış süresini belirleyebilirsiniz; ancak denizde “varış süresi” yoktur, yalnız “tahmini varış süresi” vardır. Deniz taşımacılığında bile bir terim olarak “ETA – Estimated Time of Arrival” kullanılır (ve bunun ötesinde hiçbir taahhütte girilmez) çünkü denizde hedefe ne zaman varılacağını bir tek deniz bilir! Denizde zamanın ve uzaklıkların göreceliliği en basitinden esen rüzgarla ilgilidir: Şu andaki seyir süratinizi sağlayan örneğin “3 kuvvet rüzgar” ikiye düşerse, varış süreniz de % 30 uzar; motorlu teknelerde veya tankerlerde bu olmaz demeyin, o zaman da dalga büyüklüğü, akıntı, deniz trafiği, liman yoğunluğu gibi etkenler devreye girer... İşte bu “belirsizliği” kabullenme olgunluğu bir insanı “denizciye” dönüştüren şeydir.
Belirsizliği kabullenmek asla “kaderci” olmak demek değildir; ancak karadaki- iş hayatlarımızın getirdiği kontrol ve kesinlik komplekslerimizden sıyrılabildiğimiz, doğayı, insanlığımızı anımsadığımız, evren içinde ne kadar küçük bir noktayı temsil ettiğimizi ve kaderimizin ne kadar çok şeye bağlı olduğunu ayırt ettiğimiz noktadır. Ne kadar ilginçtir ki bu noktaya (farklı yollardan da olsa) ulaşan birçok insan “işte şimdi yaşıyorum” der...
Şimdi tekrar teknemize, dümenimizin başına dönelim: Evet, kerterizimiz olan burnu görebiliyoruz ama oraya ne kadar zamanda varacağımızı bilmiyor, bundan da rahatsız olmuyoruz. Her bir dalganın üzerine çıkıp inerken teknenin yaptığı baş-kıç yalpası, rüzgar sağanaklarında hafifçe biraz daha yatıp sonra geri gelen tekne düzlemi bizi adeta yarı-hipnotize, başka bir aleme taşıyor. “Hayalleriniz Ötesi Ufkunuzdur” işte bu noktada başlıyor: Teknenizin burnuyla hedefiniz arasında koskoca bir deniz var; ama siz nereye gittiğinizi biliyorsunuz. Yani o an “kimseniz”, kaç yaşında, kariyerinin neresinde, öncelikleri ve hayattan beklentileri ne olursa olsun, bir hedefe doğru devinim içindesiniz. Hayat da yavaş yavaş, varış zamanı belirsiz bir şekilde o hedefe doğru ilerliyor. Hedefinizle aranızda gerçekten de “hayalleriniz” var, onların her birini gerçekleştirdikçe, teknenin burnunu kaldırıp indiren dalgaları birbiri ardına aştıkça kerterizinize yaklaşıyorsunuz. Peki o hedeften sonra sırada ne var?
Elimiz hala dümende ve yelken seyrimiz sürüyor; rüzgarın şiddeti değil ama yönü değiştiği için rotamızı güncellemek zorunda kaldığımızı, teknemizin yönünü, bir önceki kerterizimiz olan burundan, pusulaya göre 30 derece açtığımızı ve artık teknemizin burnunun açık denize baktığını gözünüzün önüne getirin. Çalıştığımız şirket, yaşadığımız yer ya da medeni halimiz değişmiş olabilir ve artık yepyeni hedeflerimiz, oraya ulaşana kadar da tek tek yakalamaya çalışacağımız bambaşka hayallerimiz var... Ama yeni hedef ne olursa olsun, onun da ötesinde gene ufuk, bizim ufkumuz şekilleniyor. Daha da ilginci, teknenin bulunduğu konuma göre ufkun da şekli, rengi, derinliği sürekli değişiyor. Hayallerimizin her birine ulaştıkça ufkumuz da farklılaşıyor, hayatımızda esen rüzgarlar yön değiştirdikçe de başka hayaller ve başka bir ufuk çizgisine doğru yöneliyoruz. Tabii yelkencilerin çok iyi bildiği gibi rüzgar aslında hiçbir zaman 10 saniyeden fazla aynı yönden gelmiyor, onun için dümen sabit değil ve sürekli oynuyor... Tıpkı hayatlarımız gibi…
Neden “FLAMA” isminin hemen ardından “Hayallerinizin Ötesi Ufkunuzdur” sloganını geliyor?
FLAMA Eğitim & Danışmanlık’ın varlık nedeni, takımlara ve bireylere “hayat” dediğimiz bu keşif sürecinde, aktardıkları-anlattıklarıyla değil yaşattığı, deneyimleme fırsatı verdikleriyle yol arkadaşlığı etmek, onlarla aynı gemide bulunmak. Rota değişikliklerini, hayallerin keşfini, ufkun erişilebilirliğini birlikte yaşamak!