Jacques Attali - ”GELECEĞİN 3 ANAHTARI”

Fransız Düşünür Jacques Attali'nin "GELECEĞİN 3 ANAHTARI" isimli yazısının çevirisidir. İçinde Türkiye'nin de geçtiği, bir milletin gelecekte nerede olacağını hiç beklenmedik 3 kriter üzerinden değerlendiren bir yazı...

            "Bir milletin gelecekte nerede olacağını değerlendirirken genellikle gayri safi milli hâsıla gibi verileri kullanırız ve bunlar aslında çok da görecelidirler. Aslında bu sanal istatistiklere oranla, bir ülkenin geleceğine dair bize çok daha iyi bilgi verebilecek başka parametreler vardır. İşte bunlardan üçü olan “Demografi, Ülke Mutfağı ve Müzik” benim bir ülkenin nereye doğru gittiğini anlamaya çalışırken odaklandığım etkinlik ve üretim alanlarıdır.

            Bunlardan biri hayatın kaynağı olan doğum ile diğeri bedenin beslenmesi, ötekiyse ruhun beslenmesiyle ilgilidir.

            Demografi bize kuşaklar arası güç dengeleri, aile yapısı, kadın-erkek cinsleri arası denge konularında bilgi verir; bize bir milletin “ebatlarını”, dinamizmini, kendini yenileme kapasitesini gösterir. Gelişimini tahminlemek oldukça kolaydır; tıpkı bu gelişimin ileride yol açacağı politik ve ideolojik güç dengelerindeki değişiklikleri kestirmenin kolay olduğu gibi.

Ülke mutfağı bize bir milletin değişmezlerini gösterir: O ülkedeki doğal manzaraların çeşitliliğini ve toprağını, hayvanlarını ve bitki örtüsünü, kadınlarının kendilerini, hayattaki varlıklarını nasıl tarif ettiklerini ve hatta yaşam tarzlarının dünyadaki diğer milletler tarafından nasıl algılandığını.

            Müzik ise o milletin yaratıcılığının, yaşama sevincinin, başkaldırmalarının, varoluş ve estetik algılarının, o ülkenin seçkinleriyle halkı arasındaki ilişkilerin ve o milletin dünyaya ilham verme kapasitesinin aynasıdır.

            Bu üç unsurun kendi kültürleri dışındaki etkenlerden nasıl beslendikleri, dışarıya nasıl ve ne kadar ihraç edildikleri, diğer etnik kökler ve kültürlerle etkileşme ve bunun sonucunda dönüşme-değişme kapasiteleri bir milletin geleceğiyle ilgili bize birçok ipucu veriyor: En başta, nüfusları yaşlanan ve/veya yemekleri sıkıcı olan ve/veya müzikleri kendilerinden başka kimse tarafından dinlenebilir olmayan milletlerin bir gelecekleri olduğuna inanmıyorum.

            Doğal olarak müzikte ve yemekte nesnel ölçüler yok ve batı medeniyeti değerleri üzerinden değerlendiriyoruz... Ama yine de “evrensel olmak” diye bir şey var.

            Tarihte hem nüfusu genç, hem yemekleri diğer milletler tarafından da beğenilen, hem de müzikleri tüm dünyada çalınan çok az millet var. Göreceli ve dikkatli bir yaklaşımla bunlar tarihin belli devirlerinde Antik Yunan, Roma, Venedik, Fransız, İngiliz veya Amerikan medeniyetleridir. Amerika Birleşik Devletleri’nin şu andaki durumundaysa, her ne kadar genç nüfus ve müziğe sahipseler de, yemeklerinin kötülüğü uluslararası bir gerçeklik.

            Bazı ülkeler bu üç unsurdan ikisine sahipler: Müzik ve gençlikte ABD, Senegal, Brezilya, Küba ve Jamaika; gençlik ve yemeklerde Hindistan, Fransa, Fas ve Tayland; müzik ve yemekteyse İtalya.

            Bazılarındaysa bunlardan yalnız biri var: Yemekte Çin ve Japonya, gençlikte Türkiye ve Endonezya, müzikte İngiltere.

            Bana göre Almanya, Rusya veya Kore gibi bazılarındaysa bunlardan hiçbiri yok.

            Bu saptamalar bazı şaşırtıcı çıkarsamalara yol açıyor:

            Fransa, devletin ünite yapısındaki ayrışma korkusuyla içinde barındırdığı halk kültürlerini tu-kaka hale getirdiğinden beri müzikteki ihtişamı yitirdi; oysa Fransız yemekleri hayatta kalmayı başardılar çünkü yadsınamaz çeşitlilikteki toprak ve iklimlerden besleniyorlar. Aslında müziği de, bestecilerinden çok yapımcıları ve dj’leriyle evrensel olmaktan uzak değil. Bütününe bakarsak, Fransa’nın büyümesi ve yaratıcılığını tekrar kazanabilmesi, âdemi merkeziyetçi olmaktaki başarısına bağlı.

            Çin, müziğinin hiçbir zaman evrensellik iddiasında olmayan son derece özgün karakterinin de işaret ettiği üzere, demografik gidişatı sonucu yatırımlarını iç pazara yönlendirmek durumunda kalacak. Demek ki dünya liderliği konusunda ABD’ye rakip olmayacak.

            ABD’nin ise liderliğini tekrar kazanması (veya perçinlemesi) ancak topraklarına tekrar canlılık kazandırma, çevreyi koruma ve bu sayede tekrar tarımsal çeşitliliğe ulaşma becerisine bağlı.

            Hindistan, eğer müziğini evrensel kılacak dinlene bilirliğe ulaştırarak ihraç etmeyi başarır ve eğer ideolojilerini, bunların dünyaya neler ifade edeceğini göz önüne alarak daha iyi yapılandırırsa, uluslararası bir güç haline gelir.

            ...Afrika’nın (halen 4/5’i nadasta bulunan, sonsuz büyüklükteki topraklarından büyük miktarda ve çeşitlilikte gıda üretmeyi başaracağı) dünyanın en büyük gücüne dönüşeceği tarihe kadar.

22 ARALIK 2012

SERKAN ÖZİZMİR

FLAMA Training & Consultancy